Home / Haber / ‘Doğal olan’ Tartışması: Kadınlardan Sezaryen Kısıtlamasına Tepki

‘Doğal olan’ Tartışması: Kadınlardan Sezaryen Kısıtlamasına Tepki

İHAMED Eş Direktörü Avukat Burcu Şeber, sezaryene yapılan kısıtlamaya ilişkin, “Aile Yılı adı altında kadının birey değil bir ‘aile unsuru’ olarak tanımlanması, gelecekte doğum kontrol yöntemlerine erişimin sınırlandırılması, kürtajın tamamen yasaklanması gibi politikaların önünü açabilir” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, doğurganlığın tehlike altında olduğunu öne sürerek 2025 yılını “Aile Yılı” ilan ettiklerini duyurmuş, nüfus artış hızının azalmasının önündeki engellerden en önemlisinin de “sezaryen doğum” olduğu iddiasıyla “normal doğumu teşvik” için gerekli adımları atacaklarını bildirmişti.

İHAMED – MEDYA DEPARTMANI

Nitekim 13 Nisan 2025 günü Sivasspor ve Fenerbahçe arasında oynanan futbol maçında, Sivasspor oyuncuları, Sağlık Bakanlığı’nın vajinal doğumu teşvik eden kampanyasını destekleyen ve üzerinde “Doğal olan normal doğumdur” yazan pankartı taşımış, pankart özellikle kadın hakları savunucuları ve STK’lar tarafından tepkiyle karşılanmıştı.

Akabinde 19 Nisan 2025 günü “Sağlık Bakanlığının Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelik” Resmi Gazetede yayınlanarak sezaryen işlemlerine kısıtlama getirildiği duyurulmuştu. Konuya dair açıklama yapan İHAMED Eş Direktörü Şeber; “Bu yönetmelik, kadınların üreme hakları ve sağlık hizmetlerine erişimi konusunda ciddi kaygılar yaratmaktadır. Devletin kadınların bedeni üzerinde karar alma yetkisini genişletmesi, kadınların yaşamları üzerinde baskı kurma girişimidir. Sağlık politikalarının bilimsel verilerle değil, ideolojik saiklerle şekillendirilmesi hem etik dışıdır hem de kadınların hayatını tehlikeye atar.”

Bakanlık tarafından yayınlanan yönetmeliğin, kadın bedeni üzerinde bir tahakküm kurduğunu belirten Şeber, “Kadının bedenine, doğurganlığına, nasıl doğuracağına, hatta doğurup doğurmayacağına dair devletin karar alması, patriyarkanın kurumsal biçimde işlemesidir. Tıbbi gereklilikler geri plana itiliyor; kadının tercihi, sağlığı ya da psikolojisi değil, ‘aile yapısına uygunluk’ ve ‘doğurganlık teşviki’ merkeze alınıyor. Bu da kadınları kendi bedenine yabancılaştırıyor.”

Kadınların kendilerini öfkeli ve yalnız hissettiğini söyleyen Şeber, uygulamanın kürtaj hakkının da tehdit altına alındığının altını çiziyor; “Zaten uzun süredir kürtaja fiilen erişim zorlaştırılıyordu. Şu an birçok devlet hastanesinde kürtaj yapılmıyor, doktorlar “vicdani ret” hakkını kullanıyor. Dolayısıyla bu yönetmeliklerin sadece birer adım olduğu görülüyor. Sezaryen gibi tıbbi bir kararın bile siyasal bir karara dönüştüğü yerde kürtaj hakkının da tehdit altında olduğu çok açık”

YYÜ Sosyoloji öğrencisi olan 25 yaşındaki Gülsüm ise bu tür uygulamaların sadece tıbbi değil aynı zamanda toplumsal mesajlar taşıdığını düşünüyor; “Geçmişten günümüze bütün toplumlarda kadınlar üzerine kurulmaya çalışılan kontroller hiç son bulmadı bu gidişlede son bulmayacak gibi görünüyor. Son çıkan sezaryen yönetmeliğinin de, doğumların normal doğuma yönlendirilmesi, sezaryen oranlarının düşürülmeye çalışılması gibi görünürde sağlık temelli olsa da, aslında daha büyük bir politik-toplumsal stratejinin parçası olduğunu düşünüyorum”

Aile yılının amacının bireylerden ziyade kadınları eş ve anne rolüne büründürme isteği olduğunu belirten Gülsüm; “Bu politikayla kadın bedeni üzerinde kontrol kurmaya çalışıldığını görebiliriz. Kadının nasıl doğuracağına, hangi yöntemle doğum yapacağına karar verilmesi, kadın bedeninin özgürlüğünün kısıtlanmasıdır. Bu da erkek egemen iktidar yapılarının kadınları doğurganlık üzerinden tanımlayıp kontrol etmesinin bir parçasıdır”

Bir başka YYÜ öğrencisi olan 20 yaşındaki Dicle, son çıkan yönetmeliği, kadınların haklarının bir bir elinden alınmasının örneği olarak gösteriyor. Dicle; “Çünkü sonuçta bizim kendi özel hayatımız ve hakkımız var. Toplum tarafından desteklenmemiz çok önemli. Normal doğum ayrı sezaryen doğum ayrı isteyen istediği tercihte doğum yapmalıdır diye düşünüyorum çünkü bu bizim hayatımız.”

Dicle, ‘yönetmeliğin kadın bedeni üzerinde bir tahakküm kurduğunu düşünüyor musun’ sorusuna cevabı ise şöyle; “Kuruyor. Çünkü burada ön plana çıkan durum bir kadının bedeni. Sadece bunu konuşmaları bile o kadar yanlış ki .Çünkü doğum kadınlara ait bir durum bunun toplumun geneli tarafından bile konuşulması o kadar yanlış ki”

Etiketlendi:

Sign Up For Daily Newsletter

Stay updated with our weekly newsletter. Subscribe now to never miss an update!

[mc4wp_form]

Cevap bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir