Mahkeme ayrıca “örgüt üyeliği” suçlamasıyla yargılanan Hacıoğlu için yurt dışı çıkış yasağına ve imza verme şeklinde uygulanacak adli kontrol tedbiri uygulanmasına hükmetti
MEDYA DEPARTMANI – VAN
İstanbul merkezli bir soruşturma kapsamında 17 Ocak’ta Van’da gözaltına alındıktan üç gün sonra tutuklanan gazeteci Reyhan Hacıoğlu’nun “örgüt üyeliği” (TCK 314) suçlamasıyla yargılandığı davanın ilk duruşması 13 Haziran 2025 günü Van 2. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü.
Saat 09.00’da başlaması gereken duruşma 1 saat 48 dakika gecikmeli olarak başladı. Duruşmayı P24, Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG), Mezopotamya Kadın Gazeteciler Derneği (MKG), İnsan Hakları ve Medya Derneği (İHAMED) ve çok sayıda gazeteciyle birlikte siyasetçiler takip etti.
“Sıla bebeği de Narin Güran’ı da işledim”
Kimlik tespitinin ardından savunmasına başlayan Hacıoğlu, 11 yıldır gazetecilik yaptığını ve son beş aydır tutuklu bulunduğunu belirtti. Hacıoğlu, uzun zamandır sunmuş olduğu televizyon programlarından yalnızca 10 tanesinin suçlamalara konu edildiğini belirterek şöyle konuştu: “Onlarca program yaptım ama özellikle Kürt sorunu, Abdullah Öcalan ve tecrite ilişkin konular iddianameye konu yapılmış. Oysa ben sadece bu konularda haber yapmadım. Ekolojiden, kadın haklarına kadar birçok konuda haberler yaptım. Yargıda bir cezasızlık söz konusu olduğunu, özel savaş politikalarıyla uyuşturucunun yaygınlaştırıldığını, cezasızlık politikalarını, Tekirdağ’daki Sıla bebeği de Narin Güran’ı da işledim. Ama orada dahi sayın savcı ‘Kürdistan’ kelimesini almış. Bu ülkede milyonlarca insanın açlık çektiğini, yoksulluğu, savaşın bu ülkeye neler kaybettirdiğini işledim. Ama sayın savcı ancak bir iki kelimeyi seçmiş.”
“Neden Kürdistan?”
Hacıoğlu savunmasında, sunuculuğunu yaptığı programladra ‘Kürdistan’ kelimesini neden kullandığını şu sözlerle açıkladı: “Burası Kürdistan sayın hakim. Burası, Kürt halkının yaşadığı coğrafyadır. Anadolunun kapılarının açıldığı tarih olarak bilinen 1071, Kürtler ve Türklerin tanışmış olduğu tarihtir. Osmanlı Devleti’nin de tarihi belgelerinde, tapularında da Kürdistan kavramı geçiyor. Erken Cumhuriyet döneminde de Atatürk’ün ‘Kürdistan’ ve ‘Kürt mebusları’ ifadeleri vardır. Hükümet yetkilileri de ‘Kürdistan’ kelimesini kullanmıştır. Çözüm sürecinde Sayın Cumhurbaşkanı da defalarca ‘Kürdistan’ kelimesini zikretti. Nitekim Türkiye’nin Erbil’de bir konsolosluğu da vardır. Kürdistan kelimesini bu yüzden kullanmam son derece normaldir. Ancak bir gazeteci olarak kullandığımızda bir suç teşkil ediyor.”
“Tecriti Bahçeli de kabul etti”
İddianamede yer alan ‘tecrit’ ifadesi için ise Hacıoğlu, “Bu tecrit durumunu Devlet Bahçeli de kabul etti. ‘Şayet tecrit kalkarsa gelsin Meclis’te konuşsun’ dedi. Hal böyleyken bir insandan çeşitli gerekçelerle haber alınamıyorsa, bu bir tecrittir” dedi.
“Hangi örgütün üyeliği ile yargılanıyorum?”
Gazeteci Hacıoğlu, iddianamede suç teşkil ettiği belirtilen her ifade için ayrı ayrı cevap verdi. Bunlardan biri de ‘açlık grevleri’ oldu. Hacıoğlu, cezaevlerindeki açlık grevlerine ilişkin, “Cezaevlerini ve açlık grevlerini neden işledim? Söz konusu açlık grevi 27 Kasım 2023’te cezaevlerindeki hak ihlallerine karşı başlatıldı ve 4 Nisan’da bu eyleme ara verildi. Bir insanın burnu bile kanamasın diye eylemler yapılıyordu. Bunu işledim. Çünkü 2018’de ben de tutuklandım. Birçok açlık grevine tanıklık ettim. Bunları işlemem ülkenin itibarını düşürmek olarak iddia edilmiş. Keşke bugün cezaevlerini ziyaret etseniz de ülkenin itibarının ne hale geldiğini görseniz” ifadelerini kullandı.
Savunmasına “örgüt üyeliği” suçlamasıyla yargılandığını belirterek devam eden Hacıoğlu, “Ben örgüt üyeliği ile yargılanıyorum. Peki hangi örgüt? Bugün kendisine birlikte bir süreç yürütülen bir örgüt. Devlet Bahçeli’nin ve Cumhurbaşkanı’nın, kurucusuna teşekkür ettiği bir örgüt. Biz özgür basın olarak bu ülkenin onurlu bir barışa ihtiyacı olduğunu dile getirdik. Biz görevimizin başında olmaya devam edeceğiz. Son olarak, en önemli görev yargıya düşüyor” dedi.
Duruşmanın devamında mahkeme başkanı, Hacıoğlu’na Medya Haber TV’de ne zamandan beri çalıştığını sordu. Bunun üzerine Hacıoğlu, “Ben Güncel Prodüksiyon’un çalışanıyım. Programlarım Medya Haber TV’de yayınlanıyor. Keşke bugün sabah kuşağı diye geçen programların yerine Güncel Prodüksiyon’un programları yayınlansa” diyerek cevap verdi.
Nazım Taştan ve Cihan Bilgin sorusu
Mahkeme başkanı, Güncel Prodüksiyon’un örgütle iltisaklı olup olmadığını, İHA saldırısı ile öldürüldüğünü söylediği gazetecilerin kim olduğunu ve nerede öldürüldüklerini sordu. Hacıoğlu ise, kendi sunduğu programdan sorumlu olduğunu ve diğer konulara hakim olmadığını, İHA saldırısında öldürülen gazetecilerin Nazım Taştan ve Cihan Bilgin olduğunu ve Kuzeydoğu Suriye’de öldürüldüklerini söyledi.
Basın kartı soruldu
Duruşmada Hacıoğlu’na, gazetecilik kimliğinin resmi bir belge olup olmadığı da soruldu. Hacıoğlu bu soruya, “Sarı basın kartı özellikle bu iktidar döneminde sadece iktidar medyasına veriliyor. Çalıştığımız kurumların resmiyeti vardır. DİSK Basın-İş, Mezopotamya Kadın Gazeteciler Cemiyeti ve Dicle Fırat Gazeteciler Cemiyeti üyesiyim” diyerek cevap verdi.
“Arama yapılan adres benim değil”
Mahkeme başkanı, Hacıoğlu’nun ikamet adresinde arama yapıldığını, aramalarda Abdullah Öcalan’a ait kitaplar bulunduğunu belirterek bu kitapları nasıl temin ettiğini sordu. Hacıoğlu ise “Benin adresim belli. Aranan adres benim ikametim değil. Benim olmadığım bir aramada ne bulunduğunu bilemem” dedi.
Demokratik Modernite dergisi soruldu
Demokratik Modernite Dergisi de mahkeme tarafından yöneltilen sorular arasında yer aldı. Derginin Öcalan’ın talimatıyla kurulduğu, Öcalan’ın bu dergide kod isimle yazılar yazdığı, derginin imtiyaz sahibi Hasan Akbaba ile Reyhan Hacıoğlu arasında farklı tarihlerde para transferleri gerçekleştirildiği belirtildi. Hacıoğlu, yöneltilen soruya şöyle cevap verdi: “Düz bir mantık yürütülüyor. Biz ilişkilerimizi kurarken birbirimizin GBT’sine bakmıyoruz. 2018’de patates ve soğan stoklayanlara da örgüt üyesi denildi. Hasan benim arkadaşımdır. Tam olarak ne için para alışverişi yaptığımı hatırlamıyorum.”
Tek tek isimler soruldu
Mahkeme başkanı, iddianamede ismi geçen onlarca kişinin kim olduğunu tek tek sordu. Bunun üzerine Reyhan Hacıoğlu, tek tek cevap verdi. Hacıoğlu’nun ismi okunan kişilerden çoğuna “Gazeteci arkadaşım” diyerek cevap vermesi üzerine, mahkeme başkanı “Gazeteci arkadaşlarınız olduğunu söylediğiniz kişilerin resmi basın kartları var mı?” diye sordu. Bunun üzerine Hacıoğlu “Maalesef yok” diyerek cevap verdi.
Özkaplan: “Zorla suç oluşturma çabasına girilmiştir”
Hacıoğlu’nun savunmasının ardından söz alan Avukat Jiyan Özkaplan ise şu ifadelere yer verdi: “Kırk altı sayfalık iddianamenin tamamını okudum. İddianamenin, iddianame olmadığını savunuyoruz. İddia makamı, zorla suç yaratma çabası içine girmiştir. Müvekkilim bir gazeteci. Konuklarını ağırlıyor ve konuklarıyla ülke gündemine dair her şeyi konuşabilir. Savcı iddianamede, müvekkilimin yaptığı programlarla devletin kurumlarını aşağıladığını iddia etmiş ama müvekkili örgüt üyeliği ile suçluyor.” Özkaplan, müvekkilinin tahliyesini talep etti.
Avukat Özkaplan’ın savunmasının ardından mahkeme başkanı Hacıoğlu’na, ailesinde örgüt üyesi olup olmadığını sordu. Hacıoğlu bu soruya cevap vermeyi reddetti.
Savcı tutukluluğun devamını istedi
Savcı, Hacıoğlu’nun tutukluluk halinin devamını istedi. Hacıoğlu ve avukatı Özkaplan, soruşturma kapsamında yargılanan diğer gazetecilerin tahliye edildiğini, delil karartma ve kaçma şüphesi bulunmadığını belirterek tahliye taleplerini yineledi. Duruşmaya ara verildi.
On üç dakika süren aranın ardından duruşma devam etti. Bu kez duruşma salonuna yalnızca avukatların girmesine izin verildi. Gazeteciler ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri salona alınmadı.
Hacıoğlu’nun düzenli imza ve yurtdışı çıkış yasağı ile bırakılmasına karar veren mahkeme, davayı 9 Ekim 2025 tarihine erteledi.